3 Haziran 2010 Perşembe

Paris'e de Gittik Beraber, Istanbul'da Yaşayamadık Ama.

Bonjuaaaaaaar Madam, Bonjuaaaaar monsieuuuur!!

Bundan sonra kendimi gezmeye, içmeye, tozmaya adıyorum. (fi tarihinden beri böyle zaten). Zaten son 3 aydır evimde yemek yediğim tek bir gün hatırlamıyorum. Uyuyorum sadece. Son olarak Paris' e gittim lan ben. Bayaa aştım olayı hani. Evdekilere bişicik demeden hemde. Zeynep'te kalcam diye, ppırrr diye uçtum, verdim yavrukuşuma telimi, evden ararlarsa duşta o dedim. Bir hafta duşta kaldım ben ehehe. Aramışlarda, döndüm bende peşinden concorden yahu insanı hiç rahat bırakmıyorsun duştaydım diye de çemkirdim.


Yalaaaaaaaan. Bu milletler arası görüşme anacım(gerçek anne).




- Bana izin vereceğinizi bilsem söylerdim, valla, size o şahane resimlerimi gösteremediğimden dolayı üzgünüm aile eşrafım. Gerçekten.




(Şu salak kızı hep sevdim)

- Yanımda ki öküz sevgilimin böyleee rumantik bir ortamda üzerimde hemdeee ''i love paris'' yazan tshirt'imle en sevimli gülümsememle kuşanmışken, eski sevgilisinin ismiyle bana hitap etmesini sarhoş olduğum için '' hadi bidaaa söyle'' diye geyik muamelesi yaptığım için pişmanım bebeyiiim.




- Ertesi gün şarj edip, trip modunda tüm nehir turunu anlıyor gibi sadece rehbere bakıp, luilerin altında sevdiceğimi yemediğim için pişmanım kendimcim.




- Amelie'de daha fazla pozum olmadığı için pişmanım monmatre'cim.



- kettle one seviyemi yükseltme çabalarındayken, vazgeçip sokaklarda 5 km yürüyüp champs elysees'e gidip la cantine'de şarap içtiğim için pişmanım. (bide 10 katı fiyatına)




- Bide yan masanın türk çıkmış olmasıyla seviyeli davranıp rahat rahat davranamadığım için oraya sevdiceğimi sürüklediğim için pişmanım.



( Tepenin adını unuttum şimdi, şahane şarapları var , böylelikle sabahtan içmeye başlamış oluyorsun)


Aslında çok iyi geçti, bunu okuyup yüreklere su serpilsin diye şeeettim. Nerdeyse haftada toplam 12 saat uyudum, metroda, sokak ortasında heryerde böyle aşık modunda gezdik. Çok sevimliydi lan. Hem fransızca en az bir fransız kadar olunca sevdiceğimin hiç sıkıntı olmadı.
Takiii yalnız başıma bir italyan restaurantına gidip zerre kadar ingilizce konuşamayan garsonlarla tanışıncaya kadar.



Bu kısımda süperdi. 11 'e kadar otelde sevdiceğimi bekledim, teknedeydi o salakta. Tekne yanaşmamış falan geç kaldı işte. Giydim götüm dona dona minicik elbisemi açlıktan fransa'da bir otelde bulunmayayım diye. Türkiye'de olsa öleyim hiç problem değil, anasının nikahında ölmeyeyim ama, valla cesedimi bile almaz anamlar. Neyse işte anlaşamayınca garsonla yan masadan cengaver bir fransız bebesi zıpladı. Sarhoş amaaa böyle hoş hoş gülüyor. Sonra ona söyledim ne yemek istiyorsam, bide sevdiceğimi düşünüp iki bardak söyledim. Bu salakta kendine zannetti oturdu masama.
Adı da julian, çok romantik demi?? Elin fransızı bile 5. dakika yazmaya başladı. Höst lan dedim. Sonra sevdiceğim aradı, nerdesin diye, sokak başına kadar koşup sokağın adını söyledim, julian hala masada. Git diyorum gitmiyor ibne. Neyse kalktı sonunda arkamı döndüm sevdiceğim arkamda, görmemiş hemde bu malı.




Savunma mekanizma olarak anlatmaya başladım, açtım, ingilizce bilmiyorlardı, o geldi valla falan filan. Ne oldu be deyinceee. Ohhh be boşver dedim, taaaki masadaki diğer şarap bardağını görünceye kadar. :) Kendi şarabıyla geldi dedim. Sonra da masadan kız geldi, benim bebeyi boynundan kokluyor, yok parfumericiymiş, yok çok güzel kokuyormuş. Ne adı bil o zaman dedim. Bilemedi bile klasik channel bide. Yok efendim arkadaşlarının bekarlığa veda partisiymiş, katılarsak sevinceklermiş. Masada 20 erkek ve 4 kız var. Hep o julian ibnesinin planı, grup mu ne yapcaklar, bizi de alet etcekler.


Söylene söylene kaldırdı beni masadan. (hep bekledim bir türklük yapıp sokak ortasında düüüüvsün diye:P) Sarhoş olunca çok güldük buna.



Bıyrın sizde görün. (en boktanları bunlar, diğerleri bariz sarhoş, sapıtmış ben ayölll)
Öperim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sende de bir şeytanlık vardır?